Keşkül titremesi diye bir şey var şu hayatta. İlla ki duymuşsunuzdur, ya da izlemişsinizdir. Cem Yılmaz’ın hani, gösterisinden. Doktora iğne yaptıracak ya, utana utana kalçayı açıp bir an önce “hadi yap bitsin kalkayım” diye beklerken… Doktor, enjektörle oynuyor, “pısss” ucundan ilacı fışkırtıyor filan. En son pamuğu bastırıp o meşhur keşkül titretmesini yapıyor. “Kapıyı kitlee…” diye bitiyor ya… Efsane J)))))
Bana, bizi hatırlattı. Gündemimizi, seçimleri, enflasyonu, kiracı- ev sahibi kavgalarını, kadın cinayetlerini, televizyondaki beynimizi uyuşturan adeta hipnotize eden reytingleri zorlayan kadın kuşağı programlarını, altını, doları, borsayı, banka faizlerini, pazardaki yangını, etin fiyatını, konut fiyatlarının önlenemeyen yükselişini, her şeyi, her şeyi…
Bu belirsizlik… Sanki fırtına öncesi sessizliği. Her şey durağan, her şey seçim sonrası.
Konut fiyatları ne olacak? “Şu seçimler bi bitsin…” “Biraz askıya alalım, şu seçimler bitsin…” Sahadan bildiriyorum.
durum tam da bu. Son dönemde en çok duyduklarım. Son bir hafta, şu seçimler bi bitsin…
Düzenin değişmesini istiyoruz. İnsanca muamele görmek, insanca yaşamak istiyoruz. Bir kahve içip, iki sohbet, sosyalleşmek lüks sayılmamalı istiyoruz. UMUDUMUZ VAR.Keşküle ne oldu peki? Keşkül… Keşkül gibi titriyoruz sanki, ufak ufak, belirsiz, uzanmış bekliyoruz. İşin sonu “kapıyı kitlee…” ye bağlanmaz inşallah.