Altın rekora koşuyormuş.
Daha da koşacakmış.
Milletçe yakalamaya çalışıyoruz.
Yakalayabilene aşk olsun…
Altın, altın çağını yaşıyor desek yeridir.
Bence Cumhuriyet tarihinde de bir ilki yaşıyoruz.
Ne mutlu…
Altın yükselmeye devam ederken
kuyumcuların önlerinde sıralar oluşmuş.
Öyle çarşı, pazarda belki denk gelmişsinizdir.
Ya da belki bugün karşılaşırsanız şaşırmayın.
“Ne kuyruğu bu” diye…
Pide kuyruğu filan sanmayın.
Veya ramazan öncesi ucuz et kuyruğu.
Değilll…
Altın kuyruğu.
Ne güzel.
Az çok demeden,
üç kuruşu denkleştirip
altın almaya koşanlar.
Belki de yükseldi diye satıyorlar.
O da olabilir.
Ama kuyumcular yok diyorlar.
Yani yok satıyormuş.
Düşünsenize bitmiş,
yarım saat sonra gelecek.
Pide gibi…
“Yarım saat sonra çıkacak abi”
Kağıda bile sarsan elin yanar.
Koparken dumanı çıkar.
Altının da kendi sıcak zaten,
hele bir de böyle haraketli zamanlarda,
koşarken…
belki hızından,
eline alsan yanar herhalde.
Güzel işler bunlar.
Memleketimin insanının altın peşinde koşması.
Farkında mısınız,
hayatımızda hep bir atraksiyon var.
Hiçbir gün bir öncekinin aynısı değil.
Seçimdi,
pahalılıktı,
enflasyondu,
ev fiyatları,
oydu, buydu derken
pazartesiden cumaya nasıl geçiş yapıyoruz
anlamak mümkün değil. Kuzeye gidin mesela,
yukarılara…
Hiç duymazsınız sabah haberlerinde
bu tarz şeyleri.
En fazla ne olabilir?
Başkan metroya bindi mi?
Onlar alışık buna.
Ya da
kar yolları kapadı mı?
Onlarda yol da kapanmaz herhalde,
herkes kapısının önünü de kürediği için de…
Yani çok sıkıcı.
Canım ülkemde öyle mi ya?
Hep bir koşuşturmaca.
Canım ülkemin insanları iyiyi güzeli hak ediyor.
İnşallah hep ucuz zeytinyağı, et kuyrukları değil
altın kuyrukları görmek nasip olur.